Pera Müzesi’nin yeni sergisi “Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikaye” açıldı
Pera Müzesi, farklı kültürlerin doğasını, estetiğini ve yaşam biçimlerini araştıran ve bunları fotoğraflarına yansıtan Isabel Muñoz’un Türkiye’nin en değerli arkeolojik alanlarından biri olan Göbeklitepe ve bölgedeki Taş Tepeler’e odaklanan çalışmalarına ev sahipliği yapıyor. Prado Müzesi’nde yaşayan en iyi 12 çağdaş fotoğrafçı arasında yer alan, Venedik Bienali ve New York Uluslararası Fotoğraf Merkezi gibi nadide stantlarda yer alan İspanyol sanatçı, Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikaye – Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar adlı yeni standı, 15 Haziran – 17 Eylül tarihleri arasında Pera Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, ünlü fotoğrafçı Isabel MunozTarihi yaklaşık 12 bin yıl öncesine dayanan Taş Tepeler’den Göbeklitepe ve çevresindeki ören yerlerine ait fotoğraflar İstanbul’da ilk kez izleyicilerin beğenisine sunuluyor. Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikaye – Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar 2018 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve dünyanın en eski kült alanı olduğu düşünülen Göbeklitepe adlı stant, Muñoz’un etkileyici bakış açısıyla Karahantepe ve Sayburç’u keşfetme fırsatı sunuyor. Fotoğraf alanında birçok uluslararası projeye imza atan Mougins Fotoğraf Merkezi Direktörü François ChevalKüratörlüğünü yaptığı stant 15 Haziran – 17 Eylül 2023Tarihlerin ortasında Pera Müzesi’nde ziyaret edilebilir.
Göbeklitepe’nin görkemi önünde eğilen bir sanatçı
Farklı coğrafyalardan insan ve kültürlerin tek renkli portreleriyle tanınır. Isabel Munoz1992 yılında İstanbul’da açtığı standı ile ilk kez Türkiye’den sanatseverlerle buluştu. Semazenlikten zeytinyağıcılığa, yağlı güreşten Türkiye’de sık sık ziyaret ettiği Sulukule Romanlarına kadar farklı konulara ağırlık veren sanatçı bu sefer de Türkiye’den sanatseverlerle buluşuyor. Pera Müzesi’nde ziyarete açtığı yeni standında çok etkilendiği Göbeklitepe ve çevresindeki gizem, köken ve sonsuzlukla ilgili soruların peşine düşüyor.
İlk defa Türkiye’den gelen arkeologlarla çalışma fırsatı bulduğunu belirten, muñoz, “Bir fotoğrafçı olarak doğal bir merakım ve yeni şeyler keşfetme konusunda bitmeyen bir arzum var. Fotoğraf makinem olmadan önce bile insanların geçmişte nasıl yaşadıklarını ve hissettiklerini anlamaya çalışıyordum. İspanya’da zengin bir Paleolitik sanat geleneğimiz var ama Göbeklitepe’de beni cezbeden ruhani bir unsur buldum.”diyor.
Muñoz, stantta çektiği fotoğraflarda, insanlık tarihinin en mistik bölgelerinden biri olan bu bölgede bulunuyor. küratör François Chevalsözleriyle “Gizem ve sanat eseri arasında salınan bilinmeyen, halüsinasyonlu görüntüleri, sarsıcı yıkıntıları ve anıtsal megalitleri kaydetmekle yetinmeyerek, bu görkemli sahneler önünde adeta eğiliyor.”
François Cheval, “Isabel Muñoz’un tüm çalışmaları totemlere dayanıyor.”diyor ve ekliyor: “Sürekli olarak görsel izleri, bize tarihimizi anlatan işaretleri toplar. Olayların tarihi değil, derlediği eski, masalsı, efsanevi zamanların tarihidir. Her seferinde yeniden başlayan ‘yeni bir tarih’. Fotoğrafları, hikayeyi anlatan kişinin o uzun soy zincirine aitliğini belirliyor. Bu imgeler karşısında kendimizi estetik bir olayla değil, her seferinde yenilenen tutkusuyla ‘öbür dünyanın bekçileri’ ile yakınlığımıza tanıklık eden bir anlatımla karşı karşıya buluyoruz! Isabel Muñoz’un fotoğrafları, davet edildiğimiz bir festival, bizi uzak atalarımıza bağlayan kolektif bir kutlama.”
aşkınlığın uçlarında gezinmek
Muñoz’un Göbeklitepe’de çektiği fotoğraflarla izleyiciyi aşkınlığın sonuna davet ettiğini belirten, Şövalyedevam ediyor: “Fotoğraf artık gerçeği temsil eden bir görüntüden, bir aracıdan daha fazlası haline geldi, bizi aşkınlığın uçlarına götürüyor. Bizi uzun zamandır takip edilen ve nadiren yakalanan o ana, Kozmos ile bütünleşme anına getiriyor. Yekpare taşları inşa eden bu avcı-toplayıcılar ile ışığı şekillendiren Isabel Muñoz arasında, her biri kendi yolunda bir sitenin umutlarını ve isteklerini yeşerten hiçbir fark yoktur. Göbeklitepe dünyanın elementidir, elementin anasıdır. Tüm parlaklığıyla öne çıkmasını sağlamak fotoğrafçılığın işidir. İnsanlık tarihinin bir zamanı, çatışmalar ve çekişmeler zamanı, ölülerle yaşayanların ahenkli bir şekilde buluşma zamanı, doğaüstü güçlerin koruması altında karşı karşıya gelir.”
“Göbeklitepe ve Karahantepe canlılar”
Eserlerinde dünyadaki özgün yaşam biçimlerini belgelemenin yanı sıra, kültürel mirası kayıt altına alıp geleceğe aktarma çabasındadır. Isabel MunozÖte yandan Göbeklitepe ve çevresine odaklanan bu stant için yaptığı arkeolojik çalışmanın kendisi için yeni bir deneyim olduğunu söylüyor.
Arkeoloji ve mimariye tutkuyla bağlı olan sanatçı, bir röportajında bu deneyimini şöyle anlatıyor: “Çektiğim fotoğraflarda yaşayan bir insan yok ama bu sefer odak noktam farklı. Arkeoloji ve mimariye ilgim var. Türkiye’yi ziyaret ettiğimde, mezarlıklarınızın, özellikle de inanılmaz derecede şiirsel Osmanlı mezarlıklarının güzelliğinden etkilenmiştim. Fiziksel figürler olmamasına rağmen, insan unsuru her zaman oradadır. Bu güzel Osmanlı taşlarını gördüğümde ve üzerlerindeki şiirleri okuduğumda temsil ettikleri fiziksel kadınları hayal edebiliyorum. Aynı şekilde Göbeklitepe’de fotoğraf çekerken de bu kadim kültürün içine dalmaya ve kendi çapımda anlamaya çalıştım. Onların yıldız bilgisinden ilham aldım ve onların ışık anlayışlarını resimlerimi oluşturmak için kullandım. Göbeklitepe ve Karahantepe’yi fotoğrafladığımda onları birer canlı olarak gördüm. Altlarında insan figürleri bulunan antropomorfik hayvan figürleri de bu yaşam algısına katkıda bulunmuştur. Bana göre oradaki taşlar bile canlıydı.”
Eski formüller ve yeni teknikler birleştirildi
Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikaye – Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar İnsanlık tarihinin bu gizemli coğrafyasını Muñoz’un etkileyici bakış açısından keşfetme fırsatı sunarken, ünlü fotoğrafçının kullandığı yeni yöntem ve baskı teknikleri açısından da sürprizler içeriyor. Antik çağda kullanılan sistemlerden esinlenerek sanatçı tarafından geliştirilmiştir. “Tepe tipi”Tekniği ilk kez kullandığı fotoğraflar ve beynindeki elektrik dalgalarını EEG yardımıyla Karahantepe’deki insan kafası figürüne yansıttığı olağanüstü otoportre bu yenilikçi çalışmaların arasında yer alıyor.
Fotoğrafın ardındaki hikayenin peşinde 44 yıl
Profesyonel fotoğrafçılık kariyerine 1979 yılında Fundación del Arte (2012), UNICEF İspanya, Farkındalık Artırma Ödülü (2010), Bartolomé Ros Ödülü, PHotoEspaña (2009), İspanya Kültür Bakanlığı İspanyol Güzel Sanatlar Altın Madalyası (2009) arasında başlayan Isabel Muñoz ), Comunidad Madrid’de Fotoğrafta Birincilik Ödülü (2006), Dünya Basın Fotoğrafı Ödülü (2000 ve 2004), İskenderiye Bienali Altın Madalyası (1999) dahil olmak üzere birçok değerli ödül aldı.
Prado Müzesi ve Friends of the Prado Museum Foundation tarafından 2018-2019 döneminde yaşayan en güzel 12 çağdaş fotoğrafçı arasında gösterilen Muñoz, sonunda “Académie Royale des’e kabul edilen ilk kadın sanatçı” unvanını aldı. Fotoğraf alanında Güzel Sanatlar”. Küba, Burkina Faso, Mali, Mısır, Türkiye, Kamboçya, Brezilya, İran, Etiyopya, El Salvador, Kamerun, Irak, Suriye, Meksika, Papua Yeni Gine ve Bolivya gibi farklı coğrafyalardan kültürlerin ve toplulukların yaşam tarzları, ritüelleri ve uygulamaları. geleneklerini gözlemlemek; Çin’de dövüş sanatları, Kamboçya ve Brezilya’da klasik danslar, Afrika’da etnik azınlıklar gibi farklı hikayeleri takip eden sanatçı, “Fotoğrafçılığımın bir amaca hizmet etmesi ve her görüntünün arkasında bir hikaye anlatması için çabalıyorum. Görsel ortamın gücüne ve sanatın yaşam ve güzellik dahil pek çok şeyi ifade edebileceğine inanıyorum. Fotoğrafçılığımın insanları farklı şekillerde destekleyebileceğini düşünmek beni çok mutlu ediyor ve bu inanca çok değer veriyorum.”diyor.
Sergi ve katalog tasarımını Onagöre üstlendi. Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikaye – Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar, 17 Eylül 2023tarihine kadar Pera Müzesi’nin 4. ve 5. kat stant salonlarında ziyarete açık olacak.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı